Toplum olarak içimizden bazı değerler her şeye rağmen, her engele rağmen kendi çabası ile ortaya çıkıyor. Aslında bakıldığında ne devletin ne ekonomi ve sosyal hatatın düzenleyci aktörlerinin hiçbir katkası olmadan. Hatta onların etrafında “cemiyet olan” çoğu sahte küçük çıkar öbeklerinin engellemelerine rağmen hayatta ben de varım demeyi sürdürüyor.
Herkese ve her şeye rağmen yetişmiş. Ama buna rağmen herkese ve her şeye karşı değil. Hiçkimseyi kişi olarak, aile ya da birey olarak, sosyal grup ya da özne olarak düşman ilan etmemiş. Kendisene konulan onlarca engele, dışlama, bigi ve tecrübelerinden korkarak sinsice görmezden gelmelere rağmen o bunu “özel mesle” yapmamış.
Toplumun sorunlarını özneler, kişiler ve tek tek grupların eylem ve davranışları olarak görmüyor. Şöyle diyor: “Bu tür sorunlar ancak olumlu bir etkişelimle, eşit ve adaletli davranmayı sürdürmekle aşılır. Aksi halde bizim de gelecek kuşakların bedduasını almaktan başka şansımız kalmaz. O halde başımıza gelen mesele ne olursa olsun, çıkarılan engeller, görmezden ne şekil alırsa alsın yolumuza devam etmek zorundayız. Varsın tarih dahi bizleri görmesin. Varsın bu topluma yapılan hizmetlerin kadri bilinmesin”
Fakat bu mütevazı ve ahlaklı duruş, inaçlarını ve söylemlerini ahlak edebiyatına dayandıranlaırn dahi ilgisini çekmiyor. Küçük insanların küçük dünyalarında kurdukları krallıklar ve kumdan kalaler onların gözlerini o kadar boyamış ki, kendilerini anlayacak izan kalmamış. Birbirlerine sahneledikleri küçük aldatıcı oyunlarla hayatlarına devam ediyorlar. İçlerinden onların bu sahte ilişkileirne rağmen var olmayı başarmış kişileri marjinalize edip ilk fırsatta “dereye yuvarlamaya” kalkıyorlar!
Evet insnalar. Çok uzaktakilerden değil, boy boy ömümzden arkamızdan dolşan beylerden hanımlardan söz ettik. Bir toplum nasıl küçülür, nasıl başarızılığa sürüklenir, nasıl gerçek işler ve gerçek yateneklerin yerini kafa kol ilişkileri, yağ çekenler, bala parmak sokanlar alır oratada. Siz bu halinizle mutlu iseniz elbette bir sözümü yok. Allah uzun ömerler versin.
Siz o küçük krallıklarınızda, o küçük ve sizi yere göğe sığıramayan, hani şu bal tutan parmak yalayıcılarıyla al takke ver külah devam edin. Sonra onların da arkalarını döndüklerinde yerin dibine sokun. Ha onlar da size döndüklerinde yanınısın yapıyorlar ha, bunu bilin... Kısaca buna “al gülüm ver glüm” diyoruz. Devam, allah saadetinizi arttırsın. Bu vatandaş sizinle gurur duyuyor. Kendi doğduğuna ise bin pişman!